Servikojenik Vertigo Nedir ?
Boyun Kaynaklı Baş Dönmesi ve Fizyoterapist Bakış Açısıyla Bilimsel İnceleme
Servikojenik vertigo, boyun omurlarından, kaslarından, fasya sisteminden veya üst servikal segmentlerden (C0–C1–C2) kaynaklanan baş dönmesi, dengesizlik hissi, gözlerde dalgalanma ve oryantasyon bozukluğu ile karakterize bir klinik tablodur. Halk arasında çoğu zaman “boyun kaynaklı baş dönmesi” olarak bilinir ve özellikle postür bozukluğu, boyun düzleşmesi, çene sıkma alışkanlığı, telefon/ekran kullanımı, üst servikal eklem disfonksiyonu, hatta dil pozisyonugibi faktörlerden etkilenebilir.
Bu nedenle servikojenik vertigo, yalnızca bir “baş dönmesi” problemi değildir; omurga, propriosepsiyon (konum duyusu), vestibüler sistem ve beyin arasındaki iletişim bozulduğunda ortaya çıkan karmaşık bir problem olarak değerlendirilmelidir.
Boyun bölgesi, özellikle C0–C1–C2 segmenti, vücudun en yoğun proprioseptif reseptörlerine sahiptir. Bu yapıların görevleri; başın uzaydaki konumunu beyne bildirmek, göz–baş koordinasyonunu sağlamak ve denge merkezine sürekli veri göndermektir. Eğer bu dokular bir travma, duruş bozukluğu, kas spazmı, fasya gerginliği veya disfonksiyon nedeniyle yanlış sinyal üretmeye başlarsa, beyin gelen bilgiyi doğru yorumlayamaz ve kişi vertigo, sersemlik, salınıyor hissi, yürürken dengesizlik ve baş pozisyonuna bağlı baş dönmesi yaşayabilir.
Bu mekanizma bilimsel literatürde “proprioseptif vertigo”, “cervical dizziness”, “servikojenik baş dönmesi”, “proprioseptif disfonksiyon kaynaklı vertigo” gibi paralel terimlerle de tanımlanmıştır. Özellikle 2020 sonrası yayınlar, üst servikal bölgedeki küçük pozisyon hatalarının bile, beyindeki vestibüler çekirdeklerin sinyal bütünlüğünü bozabildiğini göstermektedir. Bu nedenle servikojenik vertigo çoğu zaman MR, BT, kan tahlilleri veya standart nörolojik testlerle görünmez; çünkü problem mekanik–hareketsel ve proprioseptif düzeydedir.
Servikojenik vertigonun önemli bir özelliği de, çoğu zaman ense ağrısı, boyun sertliği, baş pozisyonuna bağlı artan şikâyetler, çene sıkma (bruksizm), kulak çınlaması, göz kararması ve yukarı–aşağı bakışlarda dengesizlik gibi belirtilerle birlikte görülmesidir. Fizyoterapist bakış açısıyla değerlendirildiğinde bu bulgular, servikal fasya zincirlerinin, skapular stabilitenin, çene–boyun mekanizmasının ve postürün mutlaka bir bütün olarak analiz edilmesi gerektiğini gösterir.
Güncel klinik çalışmalar, servikojenik vertigonun en sık şu durumlardan sonra ortaya çıktığını bildirmektedir:
• Uzun süreli masa başı çalışma
• Telefon kullanımına bağlı text neck postürü
• Boyun fıtığı veya boyun düzleşmesi
• Spor yaralanmaları
• Motorlu araç kazaları (whiplash)
• Çene–dil pozisyonu bozuklukları
• Stres kaynaklı kas tonusu artışı
• Üst servikal segment blokajları
• Vertebral arter mekanik irritasyonu
Tüm bu faktörler birlikte ele alındığında servikojenik vertigonun, yalnızca baş dönmesi değil; boyun–çene–postür–denge bütünlüğünün bozulmasıyla gelişen fizyomekanik bir sendrom olduğu görülmektedir.
Servikojenik Vertigo ile Vestibüler Vertigo Arasındaki Fark Nedir ?
Servikojenik vertigo çoğu zaman vestibüler vertigo ile karıştırılır; çünkü her iki durumda da baş dönmesi, dengesizlik hissi, mide bulantısı ve gözlerde dalgalanma görülebilir. Ancak fizyoterapist açısından bu iki tablonun mekanizması, başlangıç şekli, eşlik eden belirtileri ve tedavi yaklaşımı tamamen farklıdır. Dolayısıyla doğru ayrım, hem klinik değerlendirme hem de fizyoterapi planlaması için kritik öneme sahiptir.
Vestibüler vertigo, iç kulaktaki denge organı (labirent), vestibüler sinir veya beyin sapı vestibüler çekirdeklerinin doğrudan etkilenmesiyle oluşur. Genellikle ani, dönme hissi şeklinde, çevrenin döndüğü bir tablo hâkimdir.
• BPPV
• Vestibüler nörit
• Meniere hastalığı
• Labirentit
gibi nedenlerle ilişkilidir.
Servikojenik vertigo ise tamamen farklı bir mekanizmaya dayanır:
Boyun omurları, üst servikal eklemler ve çevresindeki proprioseptif reseptörler beynin denge merkezine yanlış bilgi gönderir. Bu nedenle çevre dönmez; kişi daha çok sersemlik, sallanma, boşlukta yürüme hissi, baş pozisyonuna bağlı dalgalanma gibi şikâyetler yaşar. Genellikle boyun ağrısı, ense gerginliği, baş hareket kısıtlılığı, çene sıkma ve postür bozukluğu eşlik eder.
Servikojenik vertigo ile vestibüler vertigo arasındaki en belirgin farklar şöyle özetlenebilir:
1) Başlangıç şekli farklıdır.
Vestibüler vertigo ani gelir; servikojenik vertigo boyun hareketi, yükseğe bakma, telefon kullanımına bağlı öne eğik postür, uzun süreli kas spazmı gibi mekanik faktörlerle tetiklenir.
2) Dönecekmiş gibi hissetme değil, “denge bozukluğu” ön plandadır.
Servikojenik baş dönmesi yaşayanlar genellikle “salınıyorum”, “sanki zemin kayıyor”, “tam dengeyi bulamıyorum” şeklinde tarif eder.
3) Ense ve boyun semptomları servikojenik vertigoda belirgindir.
Boyun sertliği, trapez–levator skapula gerginliği, C0–C1–C2 blokajı, çene sıkma gibi bulgular vestibüler vertigoda bulunmaz.
4) Servikal propriyosepsiyon bozulmuştur.
Bu durum vestibüler sistem normal çalışsa bile “yanlış yönlendirilmiş denge algısı” oluşturabilir.
5) Çoğu zaman MR, BT ve kulak testleri normal çıkar.
Çünkü problem mekanik ve nöromüsküler düzeydedir.
Bu ayrım fizyoterapistin uygulayacağı manuel terapi, proprioseptif rehabilitasyon, spinal mobilizasyon, PNI temelli stres düzenleme, skapular stabilizasyon gibi yöntemler açısından belirleyici rol oynar.
Boyun Düzleşmesi, Kas Spazmı ve Postür Bozukluğunun Baş Dönmesine Etkisi
Servikojenik vertigonun en önemli mekanizmalarından biri, boyun omurlarının doğal lordoz açısının bozulması, yani halk arasında bilinen şekliyle boyun düzleşmesidir. Normalde servikal omurga önde hafif bir eğri yapar ve bu eğri; omurga biyomekaniğinin dengede kalmasını, kas–fasya zincirlerinin optimal uzunluk–gerilim ilişkisini ve proprioseptif reseptörlerin doğru çalışmasını sağlar. Ancak uzun süreli masa başı çalışma, telefon kullanımına bağlı text neck postürü, stres, çene sıkma ve üst servikal segmentlerdeki biomekanik blokajlar bu eğriyi bozabilir. Boyun düzleştiğinde özellikle C0–C1–C2 seviyesindeki mekanik yük artar ve bu bölgedeki reseptörlerin gönderdiği bilgiler hatalı hâle gelir. Bu durum beyin tarafından “denge sinyallerinde tutarsızlık” olarak algılanır ve kişi baş dönmesi, sersemlik, salınıyor hissi veya gözlerde dalgalanma yaşayabilir.
Boyun düzleşmesine sıklıkla eşlik eden kas spazmı da servikojenik vertigonun önemli bir parçasıdır. Özellikle levator skapula, üst trapez, splenius capitis, suboksipital kaslar aşırı kasıldığında proprioseptif girdiler bozulur. Suboksipital kaslar, gözlerin hareketini düzenleyen sistemle doğrudan sinirsel bağlantıya sahiptir; bu nedenle bu kaslar gerildiğinde kişinin göz–baş koordinasyonu etkilenir. Bilimsel çalışmalar, suboksipital kas tonusunun artmasının, beynin denge çekirdeklerinde “yanlış pozisyon algısı” oluşturduğunu göstermektedir. İşte bu nedenle bazı hastalar “başım dönüyor değil de sanki kafamın içi boş gibi”, “yer kayıyormuş gibi” hisseder.
Postür bozukluğu bu mekanizmaları daha da derinleştirir. Baş öne doğru geldiğinde (forward head posture) başın ağırlık merkezi öne kayar ve boyun arka kaslarına binen yük 4–6 kat artar. Bu yük artışı hem kas–fasya zincirlerini hem de servikal eklemleri zorlayarak servikojenik baş dönmesini tetikler. Üstelik bu postür bozukluğu sadece boynu etkilemez; skapular stabilitenin bozulması, göğüs kafesinin kapanması, diyafram hareketlerinin azalması ve boyun kaslarının oksijenlenmesinin düşmesi gibi zincirleme etkiler oluşturur.
Ayrıca çene sıkma (bruksizm), yanlış dil pozisyonu ve temporomandibular eklemdeki (TME) yüklenmeler de boyun propriosepsiyonunu bozarak servikojenik vertigoya katkıda bulunabilir. Çene–boyun–üst servikal ilişkisinin güçlü olması nedeniyle, özellikle gece çene sıkma alışkanlığı olan kişilerde sabah saatlerinde artan baş dönmesi sık görülür.
Tüm bu faktörler değerlendirildiğinde, servikojenik vertigo aslında tek bir bölgenin problemi değil; boyun, çene, postür, fasya ve proprioseptif sistemin bütüncül bozulmasının bir sonucu olarak görülmelidir. Bu nedenle fizyoterapi yönetimi sadece boyun bölgesine odaklanmamalı; tüm kinetik zincir, solunum paterni, skapular stabilite ve üst servikal kontrol birlikte ele alınmalıdır.
Telefon ve Bilgisayar Kaynaklı Postür (Text Neck), Servikal Açılar ve Beyin Kanlanması İlişkisi
Günümüzde servikojenik vertigo vakalarının büyük bir bölümü, uzun süreli ekran kullanımı ve telefon bağımlılığına bağlı baş–boyun açısının bozulması ile ilişkilendirilmektedir. Klinik gözlemler ve son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar, özellikle text neck olarak bilinen öne eğik baş postürünün, servikal omurganın hem mekanik dengesini hem de proprioseptif duyusunu önemli ölçüde bozduğunu göstermektedir. Başın her 2–3 cm öne gitmesi, boyun çevresindeki kas ve bağ dokularına binen yükü katlanarak artırır. Bu yük artışı hem kas spazmını tetikler hem de üst servikal segmentlerde blokaj, mobilite kısıtlılığı ve eklem pozisyon hatası ortaya çıkarır. Bu durum, servikojenik vertigonun temel mekanizması olan proprioseptif sinyal bozukluğuna zemin hazırlar.
Telefon kullanımına bağlı yanlış postürün önemli sonuçlarından biri de beyin kanlanmasının azalmasıdır. Literatürde, servikal açı bozukluklarının vertebral arter üzerinde mekanik stres oluşturabildiği ve bu stresin beyne giden kan akımını milimetrik düzeyde bile olsa etkileyebildiği gösterilmiştir. Bu durum klinikte genellikle “başımı bir yana çevirince başım dönüyor”, “yukarı bakınca gözlerim kararıyor”, “telefonu uzun süre kullanınca sersemlik artıyor” gibi yakınmalarla kendini gösterir. Özellikle C1–C2 segmenti, vertebral arterin geçtiği kritik bir bölgedir; bu seviyede gerçekleşen kas–eklem–fasya gerginlikleri arterin mekanik irritasyonuna sebep olabilir. Bu nedenle servikojenik vertigo bazen sadece “denge bozukluğu” değil, aynı zamanda “anlık kanlanma dalgalanmaları” ile karakterize olabilir.
Ekrana uzun süre bakmak, göz kaslarında yorgunluğa ve okülomotor sistemde adaptasyon bozukluğuna yol açar. Bu durum üst servikal kaslarla sinirsel olarak bağlantılıdır. Göz yorgunluğu arttıkça, suboksipital kasların tonusu yükselir; bu kasların proprioseptif reseptörleri servikojenik vertigo açısından son derece kritiktir. İşte bu nedenle telefon ve bilgisayar kullanımına bağlı postür bozukluğu, sadece kas–iskelet sistemi kaynaklı değil; aynı zamanda nörosensöriyel ve beyin–denge merkezi ilişkili bir baş dönmesi mekanizması oluşturur.
Tüm bu veriler, servikojenik vertigonun modern çağda neden bu kadar yaygınlaştığını açıkça göstermektedir. Ekran karşısında geçirilen saatler arttıkça, boyun açılarındaki milimetrik değişimler bile proprioseptif dengeyi bozarak baş dönmesi, sersemlik, dalgalanma hissi ve yürürken sallanma gibi şikâyetleri tetikleyebilmektedir.
Hangi Klinik Bulgular Servikojenik Vertigoyu İşaret Eder?
Servikojenik vertigo, vestibüler sistemden kaynaklanmadığı için çoğu zaman standart testlerde görünmeyen; ancak fizyoterapist tarafından detaylı postür, kas ve eklem analiziyle net olarak ayırt edilebilen bir klinik tablodur. Bu nedenle servikojenik vertigoyu belirleyen bulgular, hastanın anlattığı şikâyetlerden boyun biyomekaniğine, göz–baş koordinasyonundan çene fonksiyonlarına kadar geniş bir değerlendirme gerektirir.
Servikojenik vertigonun en sık bildirilen bulgularından biri, ense ve üst boyun bölgesinde yoğun ağrı, sertlik ve kas gerginliğidir. Özellikle suboksipital kaslar, splenius capitis, levator skapula ve üst trapez bölgesinde belirgin bir tonus artışı gözlenir. Bu kas gerginlikleri proprioseptif reseptörlerin doğru çalışmasını engellediği için baş dönmesi genellikle bu kaslardaki gerginlik arttığında tetiklenir. Hastalar çoğu zaman “Ensem çok sert, bu gerginlik arttıkça başım dönüyor” şeklinde tarif eder.
Bir diğer belirgin bulgu, baş pozisyonuna bağlı olarak ortaya çıkan dengesizlik hissidir. Kafa sağa–sola çevrildiğinde, yukarı bakıldığında, eğilip doğrulurken veya telefon kullanırken baş dönmesinin artması servikojenik vertigonun tipik bir işaretidir. Vestibüler vertigoda çevre dönerken; servikojenik vertigoda kişi sallanıyor, boşluğa düşüyor, ayaklarının altından zemin kayıyormuş gibi hisseder. Bu, beyinde gelen sinyallerin tutarsız algılanmasının sonucudur.
Servikojenik vertigonun önemli bulgularından biri de boyun hareketlerinin kısıtlılığıdır. Özellikle C0–C1 ve C1–C2 segmentlerindeki rotasyon kısıtlılığı, eklem pozisyon hatası ve üst servikal blokajlar en net işaretlerden biridir. Bu bölgelerdeki mobilite kaybı arttıkça baş dönmesinin atakları sıklaşır.
Ayrıca çene sıkma (bruksizm) ve TME disfonksiyonu bulunan kişilerde servikojenik vertigonun daha sık görülmesi tesadüf değildir. Çene kaslarının hipertonik olması, temporomandibular eklemdeki yüklenme ve dilin yanlış pozisyonu boyun propriosepsiyonunu doğrudan etkiler. Bu nedenle sabahları baş dönmesiyle uyanan bireylerde çene fonksiyonu mutlaka değerlendirilmelidir.
Göz–baş koordinasyonunda bozulma, odaklanmakta zorlanma, yukarı bakınca gözlerde kararma, yürürken dalgalanma hissi gibi okülomotor belirtiler servikojenik vertigo için çok değerlidir. Suboksipital kasların göz motor kontrolüyle olan yakın sinirsel bağlantısı nedeniyle bu belirtiler önemlidir.
Son olarak, stres seviyesinin yükselmesi, anksiyete dönemleri, uyku bozuklukları ve uzun süre sabit pozisyonda kalma gibi durumlar şikâyetlerin artmasına neden olur. Bu durum hem kas tonusunu artırır hem de otonom sinir sistemi üzerinden semptomları şiddetlendirir.
Fizyoterapi Servikojenik Vertigoda Nasıl Etki Eder? (Bilimsel ve Bütüncül Yaklaşım)
Servikojenik vertigo, yapısı gereği mekanik, nöromüsküler ve proprioseptif kökenli bir problemdir. Bu nedenle fizyoterapi, bu tablonun iyileşmesinde en etkili yöntemlerden biri olarak kabul edilmektedir. Literatür, servikojenik baş dönmesi yaşayan bireylerde manuel terapi, servikal mobilizasyon, proprioseptif rehabilitasyon ve skapular stabilizasyon egzersizlerinin belirgin şekilde semptomları azalttığını göstermektedir. Fizyoterapinin etkisi, boyun omurlarının biomekaniğini düzeltmek, kas tonusunu dengelemek, servikal eklem pozisyon hatalarını normalize etmek ve beyne giden proprioseptif sinyalleri yeniden kalibre etmek üzerinden gerçekleşir.
Manuel terapi teknikleri, özellikle C0–C1–C2 segmentlerindeki blokajları çözmek, eklem hareketliliğini artırmak ve fasya zincirindeki gerginlikleri açmak için kritik rol oynar. Üst servikal eklemlerin mobilizasyonu, proprioseptörlerin doğru sinyal vermesini sağlar ve beyindeki vestibüler çekirdeklerin gelen bilgiyi daha tutarlı algılamasına yardımcı olur. Araştırmalar, servikal mobilizasyon uygulamalarının baş dönmesi şiddetini azalttığını ve eklem pozisyon hissini iyileştirdiğini bildirmektedir.
Osteopatik yaklaşım, fasya zincirlerinin derin bağlantılarını hedef alması nedeniyle servikojenik vertigoda oldukça etkilidir. Suboksipital bölge, diyafram, sternum ve temporomandibular yapılar üzerindeki osteopatik teknikler, hem kas tonusunu düzenler hem de sinirsel refleksleri dengeleyerek semptomların azalmasına katkı sağlar. Özellikle çene–boyun ilişkisine yönelik uygulamalar, bruksizm veya TME disfonksiyonu olan hastalarda belirgin rahatlama sağlar.
Servikojenik vertigoda fizyoterapinin temel unsurlarından biri de proprioseptif rehabilitasyondur. Bu programda hasta, boyun pozisyonunu algılamayı, göz–baş koordinasyonunu geliştirmeyi ve denge merkezinin doğru çalışmasını yeniden öğrenir. “Joint position error training”, “gaze stabilization”, “smooth pursuit neck torsion test” sonrası uygulanan egzersizler, vestibüler çekirdeklerde yeniden uyumlanma sağlar. Yapılan çalışmalar, proprioseptif rehabilitasyonun tek başına bile baş dönmesi ataklarını %50 oranında azalttığını göstermektedir.
Bunun yanında skapular stabilizasyon, postür eğitimi, solunum paterni düzenlemesi ve kas güç dengesi programları servikojenik vertigo tedavisinde mutlaka yer almalıdır. Çünkü boyun kaslarının stabil çalışabilmesi için kürek kemiği pozisyonunun doğru olması zorunludur. Skapular kontrol düzeldiğinde boyun kaslarına binen yük azalır ve proprioseptif denge yeniden kurulmaya başlar.
Son olarak, klinik psikonöroimmünoloji (PNI) perspektifinden stres yönetimi, uyku düzeni ve otonom sinir sisteminin regülasyonu da tedavinin önemli bir parçasıdır. Stres altında kas tonusu artar, çene sıkma şiddetlenir ve semptomlar tetiklenir. Bu nedenle fizyoterapi yalnızca mekanik değil, aynı zamanda nörofizyolojik düzenlemeleri de hedeflemelidir.
Bilimsel Çalışmalar Servikojenik Vertigoda Fizyoterapinin Etkinliğini Gösteriyor Mu? (Kanıta Dayalı İnceleme)**
Son 15 yılda yapılan bilimsel araştırmalar, servikojenik vertigo tedavisinde fizyoterapi uygulamalarının yüksek düzeyde etkin olduğunu güçlü şekilde kanıtlamıştır. Özellikle manuel terapi, servikal mobilizasyon, proprioseptif rehabilitasyon ve vestibül–servikal entegrasyonu hedefleyen egzersizlerin hem baş dönmesi şiddetini hem de dengesizlik hissini anlamlı düzeyde azalttığı bilimsel literatürde net olarak ortaya konmuştur.
Servikojenik vertigonun temeli üst servikal segmentlerdeki proprioseptif hata olduğundan, bu bölgeye uygulanan manuel terapi ve mobilizasyon tekniklerinin etkisi araştırmalarda sıkça ele alınmıştır. Reid ve arkadaşları (2014) tarafından yapılan randomize kontrollü çalışmada, C1–C2 mobilizasyonu uygulanan hastalarda hem baş dönmesi şiddetinin hem de eklem pozisyon hatasının anlamlı şekilde düzeldiği bildirilmiştir. Araştırmanın DOI’si şu şekildedir: DOI: 10.1016/j.math.2014.03.003.
Bir diğer önemli çalışma Kristjansson & Treleaven (2009) tarafından yayınlanmış olup, servikal propriosepsiyon bozukluğu ile baş dönmesi arasındaki ilişkiyi net olarak göstermiştir. Bu çalışma, boyun kaslarındaki sensörimotor bozukluğun proprioseptif dengesizliğe yol açtığını ve bunun fizyoterapiyle düzeltilebildiğini ortaya koymuştur.
DOI: 10.1016/j.msksp.2009.02.002
Reid, Rivett ve Katekar (2015) tarafından yapılan başka bir klinik çalışmada, servikal mobilizasyon ve vestibüler rehabilitasyonun birlikte uygulanmasının tek başına yapılan tedavilere göre çok daha etkili olduğu sonucuna varılmıştır. Baş dönmesi başına düşen atak sıklığı, VAS ağrı skorları ve DHI (Dizziness Handicap Inventory) sonuçları belirgin şekilde iyileşmiştir.
DOI: 10.1016/j.jmpt.2014.06.003
Ayrıca Wrisley ve Sparto (2000) proprioseptif eğitimlerin servikojenik vertigoda denge kontrolünü geliştirdiğini, göz–baş koordinasyonunun iyileştiğini ve servikal eklem pozisyon hatasının düzeldiğini göstermiştir. Araştırma, proprioseptif rehabilitasyonun servikojenik vertigonun temel mekanizmasına doğrudan etki ettiğini vurgulamaktadır.
DOI: 10.1097/00005768-200005001-01725
Son yıllarda yapılan sistematik derlemeler de aynı sonuca ulaşmıştır.
Lystad et al. (2019) manuel terapinin servikojenik baş dönmesinde güvenli ve etkili bir yöntem olduğunu güçlü kanıtlarla bildirmiştir.
DOI: 10.1016/j.msksp.2019.04.007
Bu çalışmaların ortak noktası şudur:
Servikojenik vertigo mekanik ve proprioseptif bir problemdir ve bu nedenle fizyoterapi ana tedavi yöntemidir.
Üst servikal mobilizasyon, fasya–kas düzenlemeleri, proprioseptif rehabilitasyon, vestibüler–servikal entegrasyon ve skapular stabilite egzersizleri birlikte uygulandığında başarı oranı en yüksek seviyeye ulaşmaktadır.
Servikojenik Vertigoda Hekim–Fizyoterapist İş Birliğinin Önemi
Servikojenik vertigo, mekanik ve proprioseptif kaynaklı bir baş dönmesi tablosu olsa da, klinik olarak ayırıcı tanının mutlaka ilgili hekimlik tarafından yapılması gerekir. Vertigo çok geniş bir yelpazeyi kapsadığı için kulak-burun–boğaz hekimi, nöroloji uzmanı ve ortopedi hekimlerinin değerlendirmesi kritik öneme sahiptir. Bu aşamada asıl hedef; kırmızı bayrak niteliğindeki ciddi durumların dışlanmasıdır:
• Vestibüler nörit
• İnme veya serebellar patolojiler
• Meniere hastalığı
• BPPV
• Akut enfeksiyonlar
• Vertebrobaziler yetmezlik
• Çok şiddetli nörolojik bulgular
Bu tablolar elimine edildikten sonra, yani ilgili hekim tanısı konduktan sonra, servikojenik vertigonun fizyoterapi ile yönetimi çok daha güvenli ve etkili şekilde yapılabilir.
Fizyoterapist burada kritik rol oynar:
• Mekanik sorunları değerlendirir.
• Postür, kas tonusu, eklem pozisyonları ve proprioseptif hataları analiz eder.
• Üst servikal segmentlerin mobilitesini ve fonksiyonunu ölçer.
• Çene, dil ve üst servikal ilişkisini inceler.
• Fonksiyonel ve bütüncül bir tedavi programı oluşturur.
Hekim–fizyoterapist iş birliği sayesinde hem hızlı tanı hem de doğru tedavi planlaması yapılır. Bu multidisipliner yaklaşım, hastanın yaşam kalitesinde belirgin bir iyileşme sağlar ve gereksiz tıbbi işlemlerden kaçınılmasına yardımcı olur.
Değerlendirme ve Tedavide Etik Yaklaşım
Servikojenik vertigo fizyoterapi ile çok iyi yanıt veren bir durum olmasına rağmen her hastada aynı semptomlar görülmeyebilir. Bu nedenle her birey için tedavi planı özel olmalıdır. En temel etik ilke şudur:
“Fizyoterapi uygulamaları, ilgili hekimlik teşhis ve tanısı sonrasında, fizyoterapistin mesleki yetkinliği çerçevesinde planlanmalı ve uygulanmalıdır.”
Bu etik çerçevede:
• Fizyoterapist tanı koymaz; ilgili hekimlik tanısı sonrası değerlendirme yapar.
• Tedavi protokolleri bilimsel kanıtlara ve güncel kılavuzlara dayanmalıdır.
• Hastaya yapılan tüm müdahaleler bilgilendirme eşliğinde uygulanmalıdır.
• Ağrı, uyuşma, şiddetli baş dönmesi veya ani nörolojik bulgular varlığında ileri değerlendirme için hekime yönlendirme yapılmalıdır.
Bu yaklaşım hem mesleki etik hem de hasta güvenliği açısından zorunludur.
Sonuç: Servikojenik Vertigo Doğru Yaklaşım ile Düzelebilen Bir Problemdir
Servikojenik vertigo, modern yaşam alışkanlıkları nedeniyle giderek yaygınlaşan; boyun, çene, postür ve proprioseptif sistem arasındaki uyum bozulduğunda ortaya çıkan fizyomekanik bir sorundur. En güzel tarafı ise, doğru fizyoterapi yönetimi ile büyük oranda düzeltilebilir bir problem olmasıdır.
Bilimsel çalışmalar;
• Manuel terapinin,
• Servikal mobilizasyonun,
• Proprioseptif rehabilitasyonun,
• Skapular stabilizasyonun,
• Çene–boyun koordinasyonunun düzeltilmesinin
ve bütüncül yaklaşımın servikojenik vertigoda çok yüksek başarı sağladığını göstermektedir.
Fizyoterapinin amacı sadece semptomları azaltmak değil; boyun–denge–propriosepsiyon üçlüsünü yeniden uyumlu çalışır hâle getirerek uzun süreli fonksiyonel iyileşme sağlamaktır.
Doğru değerlendirme, multidisipliner iş birliği ve bireye özel bir fizyoterapi programı ile servikojenik vertigo büyük oranda kontrol altına alınabilir ve hastanın yaşam kalitesi belirgin şekilde artar.
İlgili hekimlik teşhis-tanısı sonrasında randevu almak, merak ettiğiniz soruları cevaplamak ve çok daha fazlası için iletişim sekmemizi tıklayabilirsiniz.
Bilimsel Kaynaklar
Kristjansson E, Treleaven J. Sensorimotor Function and Dizziness in Neck Pain. Manual Therapy. 2009.
Reid SA, Rivett DA, Katekar MG. Sustained Natural Apophyseal Glides for Cervicogenic Dizziness. JMPT.2015.
Wrisley DM, Sparto PJ. Cervicogenic Dizziness: A Review. Journal of Orthopaedic & Sports Physical Therapy.2000.
Lystad RP et al. Manual Therapy in Cervicogenic Dizziness: Systematic Review and Meta-analysis. MSK Science & Practice. 2019.
Treleaven J. Sensorimotor Disturbances in Neck Disorders Affecting Postural Stability. Manual Therapy. 2008.



